Kısacık blog hayatıma sadece bir mim sığdırmış, tazecik bir blogger olarak kendi mimimi (vayy kelimeye bak) kendim yapmaya karar verdim. Mimimiz (bu da iyi oldu), sevdiğimiz ve sevmediğimiz üçlemeler üzerine... Bu vesileyle blog arkadaşlarımdan, İzlandik, Okan, Peren, Depresan, Nazife, Casminella, tembel arkadaşım İpek ve İzzet 'i mimliyorum. Kaçar tane yazmak isterseniz yazabilirsiniz, önemli olan sayısı değil işlevi :P Açılışı ben yapayım :)
Önce sevdiğim üçlemeler gelsin:
Kanepem – TV kumandam – bordo puf yastığım: Tüm işlerimi bitirip uzandığımda, kanepeye yayılır, yastığıma gömülür, kumandalar elimde bir güzel keyif çatarım. Evet itiraf ediyorum, ben oturamayanlardanım yani ayakta değilsem eğer, oturamam efendim, yatıp uzanmayı severim.
Datça – Bal – Badem: Güneye tatile gidip de gitmemiş gibi sakin sakin tatil yapmak Datça’da olmak demektir. Datça’da olmak da, taze bademi hamuduyla götürmek ve sabah kahvaltısında bala yumulmak anlamına gelmektedir. Taze bademin tadını bilenler, beni anlayacaktır, Allah affetsin.
Ekincik Koyu – Ekincik Pansiyon – Yaz Portakalı : Tatil demek Ekincik demek, Ekincik demek Ekincik Pansiyon demek ve de yazın ortasında mis kokulu yaz portakalı yemek demek. Portakal ağacında, yeni açan portakal çiçeklerinin arasında, geçen yıldan kalmış muzip portakalları sobelemek ise en keyiflisi. Off yine özledim.
Trabzon – Denizli – İzmir: Gönlü çocuk, bedeni yetişkin delilerin diyarı, memleketim Trabzon. En uzun süre yaşadığım, hem sinir olup hem de ayrılamadığım kent, Denizli. Okuduğum, keşke her şehir bu kadar medeni olsa dediğim, baba ocağımın olduğu şehir, İzmir.
Hayko Cepkin – Metallica – Şebnem Ferah : Çölde vaha, rock müzikte deha, Siren’le beni deli eden Hayko ! Metal müziğe başlamamı ve hiç bıkmamamı sağlayan Metallica ve ve ve yüzümüzün akı, kapıyı tıklasa dinlenir nitelikteki Şebomuzzzz.
Kısır – Marul – Kısırı Seven Koca : Yemek yapılamayan günlerin kurtarıcısı, giderek daha güzel yaptığım kısır ve yanında marul, offfff. En güzeli de kısırı seven bir eşşşşş :D Kendisinden çok az bulunur, nadidedir, başımızın üstünde yeri vardır.
Annelerim – Babalarım – Kardeşlerim: Bu konuda çok şanslıyım, teşekkürler Tanrım !
Trabzonspor – Trabzonspor berem – Kendi ellerimle ördüğüm formam: Gururumuz, hayat felsefemiz, efsanemiz, her ne koşulda olursa olsun deliler gibi sevdiğimiz takımımız. Akıllı uslu bir genç kız iken, taktığım anda beni bir fanatiğe dönüştüren berem. İmkansızlıklar sebebiyle, bir yaz tatilinde üşenmeden ördüğüm 8 numaralı formam :) O zaman store vardı da almadık mı hemşerim :P
Muzlu Nutellalı krep – vişneli cheesecake – zayıflama çayı : Bir günah gibi, istedim seni, kimse görmedi, seni yediğimi :) Ahhh Tanrım, madem çok kaloriliydi, bu nutellayı niye yarattın ? Bunları bir araya getirip bomba yapmayı bize niye ihsan eyledin Yarabbim? (Zayıflama çayı, bu iki bombanın yarattığı suçluluk duygusunu bastırmak içindir, yoksa konuyla aslen ilgisi yoktur.)
Cold Case – CSI:NY – Desperate Housewives : Her bölümün sonunda istisnasız zırıl zırıl ağladığım bir dizi Cold Case. Finalinde mutlaka hüzünlü bir şarkı çalar ve o şarkıdan birkaç mısrayı aklımda tutup, her bölüm sonrası internette arayıp bulurum. İnsan polisiye dizide ağlar mı yahu demeyin, vallahi bir değil, iki değil, hormonal bir şey hiç değil. Bildiğin ağlamak işte. CSI:NY’un ise kullandığı teknolojilerin hastasıyım. Yerde mesela bir kıl bulurlar, o kıl da örneğin sadece Antalya’nın Datköy kasabasında (şaka yapmıyorum valla, var böyle bir kasaba) yetişen Kılıs Tüyüs bitkisinden elde edilebilir. Bu arkadaşlar, bunu tespit ediyorlar, ben de inanıyorum hemencecik. Sonra bizim polisiyelere bakınca, mesela Arka Sokaklar, olay yeri incelemede, maşallah bizim ekipler elini kolunu sallaya sallaya dolaşır. Delile gerek duyulmaz, bu Burhanettin’i hiç gözüm tutmadı komiserim şeklinde gider olay. Çılgın ev kadınlarına gelince, izlemeyen bilmez, bu dizide her şey vardır. Aşk, entrika, cinayet, komedi, dram…
Mor renkli vileda sapı – BP’den alınan su bardağı – Colgate’in hediyesi kalemlik: Vileda sapı hayatımı kolaylaştırıyor, üst katımızda oturan ve henüz evriminin 3. safhasında (öküzden 2 nesil geri) olan saygıdeğer komşumuz gürültü yaptığında, alttan dürtmeye yarıyor. Benzin aldığımızda verdikleri bardak da süper bişey. Onunla keklerin ölçüsü çok güzel tutuyor, ahhh işte o güzelim keklerimin sırrını açıkladım :). Bir de Colgate aldığımızda bir tane tahtadan şirin bir kalemlik vermişlerdi, resimdeki kız. Ona bakınca gülesim geliyor, iyi oluyor.
Gyuli Çkimi – Tsira – Ka Tun Mita Xendasoç: Sevgili Kazım Koyuncu’nun birbirinden güzel şarkılarından en sevdiğim üçlü… İkisi deli gibi ağlatır, sözleri anlamasanız da içinizi parçalar. Sonuncusu ise muziptir, dilinize dolanır, bir bakarsınız ki ezberlemişsiniz.
Leman – Penguen – Gırgır: Eşim sayesinde okumaya başladığım ve 15 senedir hafta sektirmeden alıp okuduğum Leman, ondan koparak hayatına başlayan ve çok sevgili Metüst’ün varlığı sebebiyle almaya başlayıp vazgeçemediğim Penguen ve yıllar sonra yeniden hayatımıza giren Gırgır. Penguen’in bu haftaki sayısını okurken çok çok üzücü bir haber aldım, Kaan Sezyum eşini kaybetmiş geçen hafta :( Eşi için öyle güzel şeyler yazmış ki, tam bir mizahçı diliyle… Dün gece çok üzüldüm, offf kötü işte nerden bakarsan bak.
Sünger Bob – Denizyıldızı Patrick – Dr. House : Üçüne de aşığım. İlk ikisi salak ötesi, üçüncüsü aşırı zeki. Beğenimin bu denli uçlarda olması, ya benim dengesizliğimden, ya da Bob ve Patrick düşündüğümün aksine çok zeki. Ben dengesizim !
Kaktüsüm – Pembe defterim – Rengarenk CD kaplarım: 3 aydan uzun süre yaşatmayı başardığım tek canlı kaktüsüm oldu. Uzadı gitti kerata, epey bir boy attı. Baktıkça gurur duyuyorum kendimle. Benim bitkim böyle olmalı işte, dayanıklı olmalı :) Pembe defterim de çok şeker, ona yazı yazmayı çok seviyorum, hiç bitmesin hiçççç. CD kaplarını da geçenlerde aldık, çok güzeller. Masamın üzerinde onlara baktıkça içim açılıyor. (Hadi hadi durmayın söyleyin, delisin diyin)
Simit – 2. simit – Çay: Tek simit asla yetmez :) Yanında çay olsun, başka da bir şey istemezzzz !
Disko Kralı – Medya Kralı – Muhabbet Kralı: Hamilelik çok yakışmıştı Okan’a, bebekten sonra da çok tatlı, çok yumuş yumuş biri oldu. Seviyorum onu.
Limonlu Ice Tea – Narlı Soda – Vişne, Soda: Sıcak yaz günlerinde hayata bağlayan üçlü limonlu ice tea (Lipton olacak), narlı soda ve vişne soda. Buzlukta soğutulmuş bardakta içilir, içeni kendine getirir, buz gibidir, süper bir şeydir.
Gelelim sevmediğim üçlemelere:
Üçleme filmler: Tek filmde sıkın kardeşim canımızı, ne bölüyorsunuz üçe! Bir de hep garip isimler, yumurta, süt, mavi vs vs.
Rasim – Ozan – Kütahyalı: O kadar ses tek kişiden çıkıyor olamaz
R. – B. – Bitmek Bilmez Darbe Korkuları: Yorumsuz !
Hapşırık – Nefes Darlığı – Kaşıntı: Baharın habercisi, gece uyutmayan, sabah uyandıran hapşırık serileri ! Deodarantın kokusundan bile daralan bir nefes. Piknikte çam ağaçlarından uzak durmayı gerektiren kaşıntı. Offf oynamıyorum yaa, bana ne bana ne.
Ütü Yapmak – Toz Almak –Bulaşık Makinasını Boşaltmak: Çamaşır yıkamayı seviyorum ama ütülemeyi hayırrrr ! Yerleri bıkmadan silebilirim ama toz almayı hiç sevmiyorum. Bulaşık makinesını boşaltmak da çok gıcık bir eylem, keşke çift makina olsa, boşaltmaya gerek kalmazdı o zaman.
Pis İnsanlar – Karaktersiz İnsanlar - Yalancı İnsanlar: Yıkanmayı gereksiz bulan, pis kokularını saça saça ortalıkta dolaşan insanları sevmiyorum. Duruma göre renk değiştiren, omurgasız insanlar ve de tek ayak üstünde hikaye yazan yalancılar, sizi sevmiyorum!
Beşiktaş’ın Yabancıları – Yorum Yapamayan Futbol Yorumcuları – Tv’deki Spor Haberleri: Beşiktaş’ın aldığı yabancıların ismi piskolocimi bozuyor sayın okurlar, Tello, Bobo, Delgado, Ferrari, Fink, Ernst, şaka gibi yahu. Yorumsuz yorumcular ise, gereksiz yer işgal eder, gürültü kirliliği yaratır, futboldan tiksindirir, alıp başınızı uzaklara, Güney Afrikalara gitme isteği uyandırır. Ahhhh gidemiyoruz ama dimi, ah Fatih hoca ahhhh, çok ahımızı aldın bilesin. Spor haberlerine de çok tepkiliyim, ortalama 20 sn süren bu “tek hücreli bülten parçacıkları” şu içeriktedir: “Fenerbahçe antreman yaptı, Beşiktaş düz koştu, Galatasaray kongre kararı aldı”. Bitti !
Benimki bitti, hadi sizi de Allah kurtarsın, ödevleri ihmal etmeyin oldu mu kuzucuklarım :))
13 yorum:
Ay harika bir mim olmuş bu, çok keyif aldım okurken ve seni daha iyi tanıdım...Cold Case in sonlarına ağladığını okuyunca şoka girdim çünkü bir tek benimdir herhalde diyordum polisiye dizinin sonunda ağlayan! O ağır çekimlerle, nefis şarkılar pek bir duygusallaştırır beni yahu...yaşa Arzu, en kısa zamanda neşeyle yapıcam ödevimi..teşekkür ederim..iyi geceler..pai paiii!
Hem de ne ağlamak Peren, resmen hıçkırıyorum ben :) Merakla bekliyorum canım, teşekkür ederim.
Ben de şu blog aleminde kimse bizi mimlemeyecek mi yahu diye meraklanıyordum, iyi oldu valla sağolasın. Sayende benim de bir mimim var, yaşasın...
Her zamanki gibi süpersin...Mizah dergilerinden birinde yazmayı düşünür müydün??...
Seni daha yakından tanımak güzel, Datça ile ilgili yazdıklarına gelince, hiç görmedim ama kafamda çok güzel bir görüntü canlandı.
Ödevimi yapmak için en kısa zamanda harekete geçiyorum arz ederim :))
Süper olmuş bu :)
Efendim elinize sağlık, çok teşekkür ederim. En kısa zamanda hallediyorum :D
Yaratıcı insanların hastasıyız efendim :)
Sizin ki kadar yaratıcı olmasa da kendi üçlemelerimizi yayınlayacagızdır.
Arz ederim.
Casminella, mizah yazmak zor iş, bizimki gönül gezdirmek sadece :) Ama bakarsın bir gün olur. Datça ve Ekincik mutlaka görülmesi gereken yerler, kafa dinlemek için ideal. Yazacaklarını da merakla bekliyorum, arz ederim :)
İzlandik, eminim sizinki de süper olacak, bekliyorum.
Depresancım, bekliyorum. Bu arada Eyvah Eyvah'ı izledim bu akşam, çok deli film olmuş. Emlakçı sahnesinde kopup gitmişim ben :))
Harika bir mim olmuş Arzu Hanım. Ben de en kısa zamanda ödevimi hazırlayacağım:)) Sevgiler...
Nazife hanım, bekliyorum :)
Sonunda yazmış bulundum, tekrar teşekkür ederim efenim :)
İzlandik, şahane olmuş. Trabzonsporla ilgili kısımlara kesinlikle katılıyorum :) Bizanslıları ben de sevmiyorum :)
Teşekkür ederim :=)
bizans tü kaka.
sen süper yazmışsın demeyi unutmuşum.. biz de bakıcaz duruma :)
şu an mutlu doğum haftasındayım sonra yazıcam :P
Hayata dön Okan, yeter bu kadar kutlama :)
Yorum Gönder