Son derece duygusal günler geçirmekteyim. Bugün ilk fotosunu çektirdik kuzunun, doktor amcası baktı oralarda napıyor diye. Her şeyle dalga geçmeye ve kıkır kıkır gülmeye alışık olan ben, dolan gözlerime “gözüme toz kaçtı korkarım doktörr bey” diyerek vaziyeti toplamaya çalıştım. Anneme telefonda doktorun söylediklerini anlatırken de böhüüü böhüü ağlamaya başladım. Bu arada harika bir şey, doktor bol bol gofret, kraker ye, karbonhidratlara yumul dedi. Tavsiyeleri içinde en sevdiğim bu oldu, ohhh gelsin hoşbeşler, çilekli milekli.
Kaç günlerdir şehirdışında çalışmaktaydım. Bloga yazacak çok şey birikti doğrusu. Hazır hayatım tamamen değişmek üzereyken, bazı şeyleri itiraf etmek istiyorum. İçimde kalsın istemiyorum, sırlarımla gömülmek istemiyorum. Şöyle ki:
- Ece Ayhan’ı ben yakın zamana kadar kadın sanıyordum, bildiğin bıyıklı mıyıklı bir adam olduğunu gördüğümde çok şaşırmıştım. İtiraf ediyorum, ben kitap okuyan bir edebiyat cahiliyim.
- 900 lü hatlar ilk çıktığında ben üniversiteye yeni başlamıştım. Ata Nirun diye bir medyum vardı o zamanlar ve burçları yorumluyordu. Ben de aradım tabi, teknolojiden yararlanmak istiyordum. Neyse, şu burçsanız şu numarayı muhabbeti gelince, kendi burcumun numarasını tuşladım. Karşıdan şöyle bir ses geldi “Bu kaydı dinlediğinize göre İkizler burcu olmalısınız”. Benden nasıl bir ses geldi dersiniz ??? Evet dedim ses kaydına, evet, ikizler burcuyum. O zekayla üniversiteye nasıl girdim halen hayret ediyorum.
- Aslında kendimde de medyumluk özelliği olduğuna inanıyordum hep. Ama 2 dk sonra kafama gelecek anne terliğini tahmin edemiyordum mesela. Bu da inancımı sıfırladı tabi zaman içinde.
- Blog dünyasına girdiğimden beri, yorum yazarken, gelen kelime doğrulamalarını en az bir kez bilerek yanlış yazıyorum, bir gün bir yerde bir açık bulacağıma dair inancımı yitirmedim. Bilmiyorum, bir gün yanlış yazmama rağmen yorumu kabul edeceğine, bana da “aferin kız, bak binlerce insan gubidkl kelimesini doğru yazacağız diye uğraşıyor, bi tek sen akıllıymışsın” diye bir mesaj gelecek diye bekliyorum.
- Uzaylılarla ilgili fantezimi biliyorsunuz şurdan, bundan o kadar emindim ki yıllarca, suratımda bir sivilce çıktığında “ulan acaba buraya çip mi koymuşlar” diye düşünürdüm.
- Arada bir gizlice Fatih Ürek dinliyorum, hadddiiii haddiii hadddeeeeee !
- Kabul günlerini sevmiyormuş ve küçük görüyormuş gibi yapsam da, orda dönen muhabbet başka yerde olmuyor valla. Arada annemlere gittiğimde, işten fırsat olursa, istemeye istemeye (!) sırf annemi kırmamak için gidiyorum. Pastalar da cabası üstelik.
- Aşk-ı Memnu’nun finalinde acaip ağladım, belli olmasın diye çok çaba sarfettim, ama fırıl fırıl öten burnum sayesinde yakayı ele verdim.
- Arada bir evlendirme programı izliyorum, hatta Müge Anlı bile izliyorum. Seda Sayan da izlerim diye ödüm kopuyor.
- Reteeeyi ve tayfasını ilk günden itibaren hiç sevmedim, hiç güvenmedim, hiç de yanılmadım.
- Türk Malı’nı izleyip de Abiye Kuzu taklidi yapanları son derece basit buluyorum.
Eeee yazı bitti, o zaman elalem ne derse desin hadeeee hadeee hadeeeee :)