Geçen hafta bir çalışma için makina imalatı yapan bir firmaya gittim. Çalışma sırasında, üretimdeki ustalardan birinin telefonu çaldı ve şöyle bir konuşma gerçekleşti:
Usta: Ne oldu gene?
Ustanın ağlayan karısı: Böööhüüüüüüüü
Usta: Ne oldu, ne ağlıyon gene?
Ustanın ağlayan karısı: Böööhüüüüüüüüüüüüüüüüüüü ühhüüü ühh
Usta: Annem bişey mi dedi?
Ustanın ağlayan karısı: Vaaaahhhhhhaaaaaa hüüüüüü
Usta: Tamam tamam, ağlanır mı bunun için, kapat kapat hadi, işim var.
ÇATTTT
O an afalladım, belli ki kadının canı bişeye sıkılmış, üzülmüş, derman olsun diye kocası olacak kozalağı (evet evet bildiniz, erkeg milletine çemkireceğim gene) aramış, o ise anlamaya çalışmadan çat diye telefonu kapatıyor. Aklıma yıllar önce okuduğum bir yazı geldi. Empati ile (o zamanlar kişisel gelişiyordum) ilgili yapılan bir araştırmada, kadın ve erkeklerden, bildikleri duygu türlerini ifade etmeleri istenmiş. Araştırma sonucunda, kadınların yaklaşık 25 duygu tanımlarken, erkeklerde bu sayının 3-5 olduğu tespit edilmiş. Evettt, bu kadarla sınırlıymış. Bu yüzden de kadınların daha empatik olduğu, erkeklerinse karşı tarafın duygularını anlamaktan yoksun kozalaklar olduğu sonucuna varılmış.
O zamanlar da düşünmüştüm, sebep ne olabilir diye, ustanın konuşmasına şahit olduktan sonra sebebin hormonlar olabileceği kanısına vardım. Kadınlar pek çok hormonun etkisi altındadır. Testesteronu yükselirse, bıyığı çıkar, hacı gibi olur. Östrojeni yükselir, içten yanmalı motora dönüşür. Prolaktini yükselir, maçta ayağına tekme gelen futbolcu için bile gözyaşı dökecek hale gelir. Hormonlar geri çekilir, menapoza girer, sıcak soğuk dengesini tutturamaz. Hayatının her anında bir hormonun etkisi altında kalır.
Oysa erkeği yöneten tek hormon testesterondur. Hayatının evrelerinde, bu hormonun sadece miktarı değişir. Ergenlikte, hareket edebilen her dişinin güzel görünmesini sağlar. Yirmili ve otuzlu yaşlarda, skora gitme isteği uyandırır. Kırklarda, kıymeti anlaşılmaya başlanır. Ellilerde, yaşlanma korkusuyla hormonu tavan yaptırma isteği uyanır ama iyi sonuçlanmaz. Altmış ve üzerinde, hormona veda edilir, aza kanaat edilir.
Testesteronun hakimiyeti, erkeklerin günlük konuşma diline de yansır. Mesela maçlarda; gol olmamıştır, nasıl koyduk çocuğu olmuştur. Maç kazanılmamıştır, nasıl geçirilmiştir. Hormon dile de vurmuştur kısacası.
Bu yüzden canlarım, garipleri hor görmeyelim. Tasarımları böyle olunca, fazla duyguya imkan kalmıyor. Artık kendilerine, "senin dünyanın en güzel kadını olduğunu" cevabını beklediğiniz ama kendisinin esasen akşamki fasulyeden kalmış mıdır diye düşündüğü , ayıp olmasın diye size "seni canım" diyeceği "ne düşünüyorsun sevgilim" sorusunu sormayın. Tepki verdiğinizde sizi anlamamasına da aldırmayın. Size onlarca çeşit duygu sağlayan hormonlarınızı da sevin emi :)
Pai pai
4 yorum:
o zaman ağlanacak halimize gülebilirmiyim
Neden olmasın :P
hayır hayır ağlamalısın :)
size gülmek yok :)
Yazık ama ipek ablası :)
Yorum Gönder