31 Aralık 2011 Cumartesi

Alternatif Yılbaşı Eğlencesi !



Valla 2011 benim ve ailem için şahane bir yıl oldu. 2012'den de devamını bekleriz, terso olmasın haa fena bozuşuruz.


Ben bu ışıldaklı yılbaşı şeylerini çok seviyorum. Yıllardır da içim gider, hele o kırmızı olanlara hasta olurum. Ama elim değip de almadım bir türlü. Bu sene de gene platonik takılacağız süslere :) Bir de çarşı pazarı süslüyorlar ya ışıklarla, ona da bayılıyorum. Alışveriş etmesem de o ortamda gezmek hoşuma gidiyor. Yarın da kızımla gezeceğiz kısmetse, ilk yılbaşımız, Ayşemizle.


Akşam bir arkadaş davetine gideceğiz. Aslında herkesi eve toplama niyetim vardı ama olmadı. O değil de, esas şu tv programlarından bahsedecektim ben ya. Kaç gündür dönen tanıtımları izliyorum. Valla vardığım sonuç şu. Yılbaşına baldırbacak, böyle baya bildiğin çıplak hatun görerek girmek istiyorsan cnbc-e'den ayrılmayacaksın. 20.30'da bir başlıyor, Britney Spears ile. Konseri donla sütyenle vermiş abla. Arkasından Lady Gaga ! Onu tarif etmeye gerek var mı? O bitecek, tam geceyarısı Victoria'nın kirli çamaşırları dökülecek ortaya. Böyle 4-5 saat ortalık memeden totodan geçilmeyecek. Mahalle arası kahvehaneler için ideal bir alternatif yılbaşı eğlencesi olmuş. Bu kahvehanelerde, gündüz vakitleri, millet sırf bacak toto görmek için, kız voleybol maçlarının tekrarlarını izler :)


İşte böyle. Uzun uzun muhasebe yapmayacağım bu sene, çünkü son gün bir yamuk yapmazsa 2011, gayet karlıyım bu sene. Eyvallah, daha ne diyeyim.

26 Aralık 2011 Pazartesi

Carlos, Enrico Tamam Ama Mahmut Nerde?

Biscolata Mood reklamlarını izliyor musunuz? Önce Starz reklamında topluca arz-ı endam eylediler. Şimdi de solo olarak Mood reklamında. Carlos, Enrico ve Fransız oğlan. Maşallah hepsi de yumurta gibi çocuklar. Ama insan bu reklam dizisindeki yanlışları görmezlikten gelemiyor.

Birincisi, Öropa Birliği'nin niye ekonomik kriz içinde olduğu anlaşılıyor hemen. Hepsi dalyan gibi çocuklar ama insan boş zamanında eline mandolin alıp plajda aylak aylak dans eder mi? Ağaç dallarının arasında Tarzansız Çita gibi salınır mı? Çiçek koklayıp şelalenin altında hababam banyo mu yapar? Bu nasıl bir gevşekliktir anam babam? İnsan iki çalışayım, dur bi ek işe gireyim demez mi? Bunun doğalgazı var, su faturası var. Çiçekle böcekle nereye gider bu ööeekönömi düşünen yok.

İkincisi, bu yavrular yarı çıplak geziyor her daim. Zatürre garanti, böbrek üşütmesi plase. Ayakları da suyun içinden çıkmıyor bebelerin. Yavrum üşütürsünüz, çişinizi tutamazsınız, yarın bir gün çocuğunuz bile olmaz diyen yok mu bunlara? Bak Carloscum senin yerin ayrı, sana özel olarak sesleniyorum. Yavrum o kot pantollar acaip su çeker, hemen de kurumaz. Etme yavrum, bak için filan ekşir, dakka başı tuvaletin gelir.Gazdan filan kurtulamazsın bebem.

Üçüncü ve son olarak ise, bu reklamın Mahmut versiyonu eksik kalmıştır. Şöyle esmer, bira göbekli, bildiğin bizim kavruk Mahmut. Reklam şu şekilde başlar; Mahmut, bir Sayısal Bayii'nin önünde, tutmayan kuponu üzerinde tepinmektedir. Mahmut birden kameraya döner ve :

-Selamünaleyküm, ben Mahmut. Türk'üm. Asgari ücretliyim. Boş zamanlarımda, iddaa ve sayısal kuponu doldurmaktan ve maça gidip tribünden saydırmaktan hoşlanırım. Feysten karıya kıza mesaj atıp "selam nasılsınız, çok güzelsiniz. Bu güzellikle çok yaşamazsınız." yazmaya bayılırım. Umarım benim yaptığım alayınıza giderim mood'unu seçersiniz.

Daha gerçekçi olmaz mıydı Mahmut? Olurdu olurdu.

10 Aralık 2011 Cumartesi

Bir Güzel Hayat

Ayşe 10 ayını bitirdi ve hızla afacan bir kız olma yolunda ilerliyor. Her günümüz Ayşe'nin getirdiği sürprizlerle dolu şekilde geçiyor. Her gün yeni bir hareket, yeni bir kelime denemesi, yeni bir oyun derken, nasıl akıyor zaman bilemezsiniz. Baştan beri tam bir sürpriz yumurta zaten bu kız; bitter çikolata bir anne ve sütlü çikolata bir babanın, muzlu puding kızı :) Kararır, göz rengi döner, amann daha değişir diyenlere inat, bayağı bildiğin sarışın mavi gözlü bir kızımız var. Ulan kaçıncı dereceden baskın çıkıp geldin sayın gen, sayende herkese "eee benim büyük büyük halamın gözü böyleymiş" açıklamaları yapmaktayız. Tipi benzemese de huyu aynı bize benziyor. Babasıyla benim ne kadar cins özelliğimiz varsa hepsini almış. İnatçı, kafasına koyduğunu yapan, geveze, kıpır kıpır bir yavru. Ama bi tatlı bi tatlı :)

Sabah seremonilerimize bayılıyorum. Saat 7.30 sularında uyanıyor ve ağlamadan bize sesleniyor. Babası alıp geliyor yanımıza. Önce bir anne sütü emme seansı yapıyoruz. Sonra sokulup birbirimize bir yarım saat daha şekerleme yapıyoruz. Kuzunun kolu bacağı kafamızda, mis kokusu burnumuzda, uykuların en güzelini uyuyoruz. Kahvaltı faslımız da çok eğlenceli. Kuzunun bıldırcın yumurtasını haşlıyoruz önce. Hep birlikte oturuyoruz masaya. Ve çok değil, daha 7-8 ay önce, sağdan sola dönemeyen veledin, peynir sürülmüş ekmeğini ısıra ısıra yemesini izlemek bizi hem mutlu ediyor hem de duygulandırıyor. Bugünlerde kendi başına yemek yeme alıştırmalarındayız. Henüz kaşıkta başarılı olamadık, zira bizim kız 10 parmak dalıyor kaselere :) Ama katıları çok güzel kıtırdatıyor. Hem de sadece 2 dişle ! Bir de tam ocakbaşı müdavimi olacak bir gidişat var kuzuda, ver eti, ver tavuğu, ver balığı, hüpp hüpp yutuyor. Öyle tatsız tutsuz da değil, bildiğin acı soslu tavuğu yiyor çocuğum. Artık mama tarzı şeyleri yemek istemiyor. Bizim yediklerimize bayılıyor. Sebze de seviyor üstelik. Bir tek tarhana içiremedim kızıma. Kokusundan bile irrite oluyor. O mercan dudakları kilitleyip kafayı sağa sola da çeviriyor ki, annesi kaşıkla isabet kaydedemesin.

Mama demişken :) Allah kimseyi, özellikle de babaları bir başına mama reyonuna düşürmesin. Genelde ben alıyorum ama bazen eşime düşünce iş, en az yarım saat telefon görüşmesi oluyor. Gidip görmeniz gerek : Sütlü 7 tahıllı 5 meyveli, sütlü püskevitli 3 meyveli, ballı irmikli hüptrikli, elmalı muzlu yulaflı, böyleee sürüp gidiyor. Eşim soruyor telefonda, kaç meyveliydi bu mama diye :) Kızım Hero Baby'nin mamalarını sevdi. Bir sürü denedik, sonunda bulduk. Bu bebek işi valla külliyen masraf bilader. Yemesi para, içmesi para, mıçması para, oyunu para, bakımı para ama sevgisi paha biçilemez :) Hayatımızı öyle dolduruyor ki kuzum, inanın başka birşeyle ilgilenmek mümkün olmuyor. Yemek ve ütü yapabilirsem o gün kendimi başarılı addediyorum. Ne Tv, ne internet... Biraz biraz kitap okuyorum bugünlerde, hepsi o. Çünkü gezmek de istiyor kuzu. Öğle uykusundan uyanınca, yemeğini yemeden önce gezmek istiyor. Dışarı çıkmadığı günlerde terör estiriyor, resmen bunalıma giriyor velet. O uyurken koştur koştur işleri yapıyorum. Uyanınca hemen gezmeye :) Gidip geziyoruz kızımla, oturuyoruz bazen bir kafede keyif yapıyoruz. Karşılıklı kahvemizi ve sütümüzü höpürdetiyoruz :) Gün geçtikçe bizi daha çok anlıyor ve tepkileri de artıyor. Esprili şeylere gülüyor, reklamlara bayılıyor ve bana iki gündür adımla seslenmeye çalışıyor. Beşinci ayından beri anne demeye başlamıştı ama iki gündür adımı çıkarmaya gayret ediyor. Bana da eriyip gitmek düşüyor elbette.

Geçen gün izlediğim bloglardan birinde, ki o da beni izledikleri arasına almıştı, anne olanların bloglarının iğrençleştiği, kadının "biz diş çıkardık, yürümeye başladık" diye bahsetmesiyle dalga geçiliyordu. Kendince haklıdır ama bu tipik bir erkek duygusuzluğu gibi geldi bana. Çünkü çocuk annenin öyle bir parçası oluyor ki, onu kendinizden ayrı düşünemiyorsunuz. Anne olarak çocuğun her saniyesini beraber yaşayınca biz oluveriyorsun. İyi ki de öyle oluyor. Varsın iğrenç bulsunlar, izlemesinler, yazmak isteyen istediği gibi yazar.

Tekrar mizah yazmak istiyorum, gün içinde birçok şey oluyor ya da görüyorum ama vakit vakit vakit ! Kafayı toplamak çok zor oluyor. Bir gün becereceğim inşallah. Pai pai !