27 Kasım 2012 Salı

Gölge Etmeyin Yeter

Haberlerde gördüm, son 8 yılda eşi tarafından öldürülen kadın sayısı tam 23 kat artmış. Saçımı, başörtümü, bedenimi, rahmimi, kukumu, namusumu kendine dert edinen hükümetin, canımla ilgilenmemesi...Ölü olabilirsin ama mümkünse başın açık olmasın, mümkünse 3 tane doğur ama sezaryen de olmasın.

Ne olur, gölge etmeyin yeter !

18 Kasım 2012 Pazar

Anne Bulmacası

Annelerin çözdüğü Posta gazetesi bulmacalarında sıkça karşılaşılan cevaplar :)

Soru: Küçük kanal (kanalet)
Cevap: Derecik

Soru: Resimdeki oyuncu (Cemal Hünal)
Cevap: Camel Lünal

Soru: Bir nota (do)
Cevap: Zo

Soru: Güneydoğu Anadolu'da bir il (Mardin)
Cevap: Madrid

Soru: Demirin simgesi (Fe)
Cevap: De

Soru: Kutsal ışık (Nur)
Cevap: Lamba (Sığmadığı için bulmacanın hatalı olduğu kanaatine varılır )

Saygılar :)

7 Kasım 2012 Çarşamba

Ortak Noktamız

Kadınlarla erkekler birbirinden çok farklıdır, bunu hepimiz biliriz. Birinin yaptığı şey diğerine son derece saçma gelir.

Kadın, almayı unuttuğu kabartma tozuyla, çektiği halde gelmeyen elektrik süpürgesiyle, açamadığı kavanoz kapağıyla, son anda kaçan evdeki tek sağlam külotlu çorabıyla ağız dalaşına girebilir.

"Haydaaaa, yine mi almamışım seni, kahrol"
"Gelmemeye yeminli misin uleynnnn, gel işte uğraştırma"
"Seni açtırmak için gidip bir hödükle evlenmeme izin verme"
"Tebrik ederim canım, tam da kaçacak zamanı buldun"

Erkek ise - vatan elden giderken- futbol yüzünden birileriyle ağız dalaşına girebilir.

"Ananı avradını, adam gibi oynayın laaannn"
"Nasıl koyduk çocuğu"

Kadın sevdiği adama her platformda ve ortamda (sanal, dijital, reel vb) özenle davranır. Uzun uzun mesaj yazar mesela.

"Oduncan, bu sabah güne yine senin hayalinle uyandım bebeğim. Kokun hala saçlarımdaydı. Seninle tanıştığım gün benim doğumgünüm oldu biliyor musun? Seni düşünmekten başka bir iş yapamaz oldum, her an seni özlüyorum aşkitom. Senin için maç bile izliyorum, düşün artık seni ne kadar çok sevdiğimi. Evet aşkım, bebikom, seni çok seviyorum."

Erkek ise facebookta Adriana Lima'nın fotosunun altına "tanışalım mı" yazmakla meşgul olduğu için cevap kısa ve nettir.

"OK"

Bir kadın eşinden boşandığında, boşanmış olur. Eski kocası başkasıyla yattı diye namusunun kirlendiğini düşünmez, "eski eş"in ne anlama geldiğini bilir.

Bir erkek eşinden boşandığında, halen karısının bonservisinin kendi elinde olduğunu düşünür. Kadın hala onun "namusudur", "çocuklarının anası"dır. Dolayısıyla başkasıyla evlenmesi ya da beraber olması kevaşeliktir.

Kadın, Biscolata reklamındaki Carlos'a veya Caillou'nun ev işlerinde maharetli babasına bakarak iç geçirir.

Erkek, hareket edebilen, nefes alabilen her dişiye "bundan iş çıkar mı" diye en az bir kez bakar.

Farklılıklar uzarrrr gider. Ama her iki cinsin ortak olduğu tek bir konu vardır. YERÇEKİMİ her ikisinin de düşmanıdır. Gençlikte kadının da erkeğin de yerçekimine karşı üstünlüğü mutlaktır ama zaman içerisinde botoks, estetik operasyon, viagra vb desteğine başvurulur. Fakat geçen zaman her ikisine de acımasızdır ve yerçekimi kadına da erkeğe de galip gelir :)

Durum budur!

3 Kasım 2012 Cumartesi

Gayet Normal Activity Versus Paranormal Activity

Paranormal Activity serisini izlemek bir türlü nasip olmamıştı. Çok da severim böyle hayaletli ruhlu gerilimli şeyleri ama gidememiştim o zaman. Geçen akşam TV'de oynuyordu, bir baktım, çok tırt bir filmmiş, çok şey kaybetmemişim yani. Sonra düşündüm, acaba biz uyuduktan sonra bizim evde neler oluyor olabilir diye, aklıma bekarken arkadaşlarla kaldığım ev geldi.

Bu ev bir apartmanın birinci katında, arka sokağa bakan bir daireydi. Ev bulamadığımız o günlerde (17 sene önceden bahsediyorum, TOKİ yoktu o zaman, Allah başbakanımızı korusun, herkese TOKİ konutlarının beşinci katında dahi boğulabilmeyi nasip etsin, AMİN) bize Maslak 1453 gibi gözükmüştü. Tabi ev son derece eski ve bakımsızdı. Mesela dış kapı kilitli olmadığında, dur zile basmayayım kapıyı tıklatayım diyen nazik bir misafir kendisini birdenbire antrede bulabilirdi, o derece sağlamdı kapımız. Hele bir elektrik tesisatı vardı, anlatılmaz yaşanırdı ancak. Diyelim ki saç kurutma makinasını çalıştırdınız, diğer odanın ışığı yanardı, buzdolabının kapağını açınca salonun ışığı sönerdi. En tuhafı da tuvaletin ışığını yaktığımızda mutfaktaki radyonun çalması olurdu. Kafası çok güzelmiş anlaşılan tesisatçının, her an bir aksiyon, her an bir sürpriz.

Neyse işte evi temizledik, yerleştik, başta 3 kız arkadaştık, sonra biri gitti, sonra 2 kişi daha geldi, sonra onlardan birinin nişanlısı da geldi. Böyle cümbür cemaat yaşıyorduk yani. Evde iş bölümü yapmıştık ilk heyecanlı günlerimizde, yemeği ben yapıyordum, bulaşıkları diğer kızlar sırayla yıkıyordu, pazar günleri de temizlik yapıyorduk. Tabi bu plan sadece plan olarak kaldı, sanırım bir hafta filan sürdürebildik, ondan sonrası koy totosuna gitsin modelinde devam etti. Mesela yemekleri yedikten sonra kalan bulaşıkların üzerinde tanımlanamayacak küfler oluşuyordu. Bir kere ocağın üzerinde kalan tencerenin içinde gelişen küfü, ev arkadaşım brokoli sanıp yemeye kalkışmıştı. En son menemen yaptığımız tavanın içinde oluşan organizma bize "sessiz olun laynnnn" diye seslenince, bulaşıkları fazla biriktirmeden, 15 günde bir yıkamaya başlamıştık.

Temizlik yapılmayan evimizde, eşyaların üzerinde biriken tozları, birbirimize mesaj yazmak, not bırakmak için kullanıyorduk. O zaman cep telefonu mu var kardeşim, yazıyorduk sehpaya, "Çınar'dayım, sinemadayım" diye. Çok da güzel iletişebiliyorduk, insan olana tozlu sehpa çok bile. Bir de hepimizin en az onar çift ayakkabısı vardı ve bir vestiyerimiz olmadığı için hepsi antrede duruyordu. Karşıdaki komşu teyze, her gün evde mevlüt düzenliyoruz sanıyordu, kokuyu hiç tarif etmeyeyim.

Kısacası evimizdeki sıfır hijyen anlayışı bize, biz uyuduktan sonra evde gelişen gayet normal activity olarak, yani bir ton hamamböceği olarak geri döndü. O kadar semirmişlerdi ki geceyarısı bazılarının ayak seslerini duymak mümkün oluyordu. Kızlardan birine annesi badem ezmesi göndermiş, o da hangi akla hizmetse kutuyu açıkta bırakmış. Yeminle kutunun ayaklanıp gittiğini gördük o gece. Kameramız olsaydı daha nice aktiviteler görürdük ama teknolojik imkanlarımız sınırlıydı. Yine de hamamböceklerimizle aramızda seviyeli bir ilişkimiz vardı, mutfak dışına çıkmıyorlardı. Bir gün arkadaşımın tişörtünün koridorda kendi başına gittiğini görünce yeter artık dedik. Hadi mutfağı talan ettiniz anladık ama yatak odalarımıza girerek mahremimize girdiniz diyip savaş ilan ettik.

Bir akşam evi ilaçladık. Allahım ne çığlıklar, ne patır patır dökülme sesleri aman aman, resmen koloniyi de geçmiş, ulus haline gelmiş eşşoğlueşşekler. İlaçlama ve temizlikten sonra bir daha gelmediler.

Böyle !