4 Kasım 2009 Çarşamba

Yağmur, Tatlı Şeyler, Ekmek Kokusu

Dün geceden beri yağmur yağıyor, pıtır pıtır vuruyor camlara damlalar. Haftasonu evde devrim yapmış, çalışma masalarımızı caddeye bakan pencerenin önüne taşımıştık. Bugün çalışırken perdeyi de açtım, yağmurun keyfini çıkardım. Değişiklik ve yağmur beni öyle mutlu etmiş olacakki, kendimi sık sık gülümserken yakaladım. Yağmur bana iyi geldi doğrusu. Mutfak balkonumdan, manzara pek hoş olmasa da, sırf yağmurun sesini kaydedebilmek için kısacık görüntü aldım. Deminden beri dinliyorum :)) Su akar Türk bakarmış ya, ben de öyle yaptım :))


Tatlı krizi geçirmeyen yoktur herhalde. Bu krizleri en az hasarla :) atlatmak için evde kuru meyvalar bulundurmaya özen gösteriyorum. Hatice annem zaten kiraz, elma, erik kurularını yazdan hazırlıyor bizim için. Üzüm, incir ve yabanmersinini hazır alıyorum. Arada bir hazırlıyorum bir tabak, eşimle beraber afiyetle götürüyoruz :)


Yemek içmek üzerine bazı kararlar aldık eşimle. İş gereği geç saatlere kadar çalışmamız gerekiyor ya da şehirlerarasında seyahat etmemiz. Bu sebeple dışarıda yemek yemek zorunda kalıyoruz. Kulağa hoş gelse de, bulaşık vs derdi olmasa da, bir noktadan sonra insan cidden rahatsız oluyor. Her yemekten sonra midemiz rahatsız olmaya başlıyor. Bu yüzden mecbur kalmadıkça dışarıda yememeye, basit de olsa, kahvaltı bile olsa evde halletmeye karar verdik. Geç saatte bile dönsek, beraber giriyoruz mutfağa ve hemen hazırlıyoruz birşeyler. Ben de daha iyi organize olmaya başladım. Evde olabildiğim zamanlarda, bugün gibi, birkaç günlük hazırlık yapıp dolaba atmaya başladım. Mide yanmalarından kurtulmanın yanısıra, daha hijyenik ve daha ekonomik bir çözüm ürettik diye düşünüyorum.


Beş aydır ekmeği evde yapıyoruz. Söke Un'un hazır ekmek karışımlarından denedik ve çavdar ekmeğine bayıldık. Arada bir mecburen ekmek aldığımızda, ikimiz de keyifle yiyemiyoruz, ev ekmeğini arıyoruz. Üstelik makinada da yapmıyorum, fırında da gayet güzel oluyor.





Yapılışı oldukça basit, hamur mayalamaktan çekinenler için bile başarısız olma ihtimali çok düşük. Un paketinde detaylı şekilde tarifi yapılıyor.

Malzemeler:

  • Yarım kg ekmeklik un (kutuların içinde 2 tane yarım kglık poşet var)
  • 320 ml ( 2 su bardağı su)
  • Maya (paketten 2 adet çıkıyor, birisini kullanıyoruz)

Kuru mayayı 2 su bardağı ılık suda eritiyoruz. Suyun sıcaklığı önemli, yazın soğuk, kışın ılık su kullanmamız öneriliyor. Maya bu şekilde 15 dakika kadar bekledikten sonra unu ilave edip elastik bir hamur elde edene kadar yoğuruyoruz. Başlangıçta hamur çok cıvık oluyor ama yoğurdukça toparlanıyor. Hamur kıvama gelince, derin bir kabın içerisinde, üstünü nemli bir bezle kapatarak bekletiyoruz. Hamur iki misli olana kadar mayalanmasını bekliyoruz. Hamurdan yükselen kokular ve parmağınızı hamura bastırdığınızda eski halini alması, mayalandığını gösteriyor. Ekmeği pişireceğimiz kabı (teflon) suyla ıslatıyoruz ve hamuru fazla oynamadan kalıba aktarıyoruz. Kabın içerisinde de bir süre bekletiyoruz. Resimdeki gibi kabardığı zaman pişirmeye alıyoruz. Kutu üzerindeki sıcaklık, benim fırınımda iyi sonuç vermedi. İlk ekmeklerimin içleri pişkin olmuyordu, süngerimsi dokuyu elde edemiyordum. Yüksek sıcaklıkta ( 210 C) dışı pişiyor ve kuruyor, içiyse nemli kalıyordu. Birkaç deneme sonunda, sıcaklığı 170 C'ye düşürüp pişirmenin istediğim sonucu verdiğini buldum. Bu yüzden kendi fırınınızda denerken böreklerinizi pişirdiğiniz sıcaklığı baz almanızda yarar var. Ekmek piştikten sonra kalıptan çıkarıp bir bez üzerine alıyorum ve soğuyana kadar bekletiyorum. Kokusu ve tadına alışınca, başka ekmek yemek gelmiyor insanın içinden.

Ekmek kokusu mutfağınızdan eksik olmasın...

Hiç yorum yok: