24 Şubat 2010 Çarşamba

Bordooooooo Maviiiiiiii :))

Futbolla aranız nasıl bilmiyorum ama ben çok severim. İzlemesini de oynamasını da :)) Çocukken erkeklerin arasına karışıp futbol oynardım, gücümün yetmediği yerde tırnaklarımı devreye sokardım. O zamanlar tırnakla saldırı henüz 10 kusurlu hareket arasında değildi :) Olsa bile kimse benden beklemezdi. Efenim bendenizin çok masum bir yüzü vardı, yaramazlık yapsam dahi, yüzüme bakan büyükler, yok yok bu bebe suratlı yapmamıştır diyip es geçerdi. Hafif de sinsi bir çocuktum sanırım, boynumu da azıcık bükmeyi akıl ederdim , böylece yırtardım hepsinden.

Memleketimiz Trabzon, aile toptan Trabzonsporlu, hem de fanatiklik boyutunda. Bilirsiniz Trabzon'da metrekareye 5 adet teknik direktör düşer. Bizim ev de öyleydi, maçları izlerken hepimiz hem taktik verir, hem hakeme iltifat eder hem de dalaşacak kimse bulamayınca birbirimize dalardık. İlkokuldayken, babam haftasonları maça götürürdü, Şenol Hoca'nın kaleci olduğu zamanlardı. Gerçi sürekli ya çiş gelirdi ya da susardım, ihtiyacım hiç bitmezdi, babam rahatça izleyemezdi maçı ama yine de götürürdü.

Sevgimiz ilgimiz zaman içinde daha da arttı. Memleketten uzak olsak bile, takımımız, olduğumuz şehre geldiğinde maça gider, destek verirdik. Üstelik bu sadece takım sevgisi değil, futbol aşkı şeklindeydi. Üniversitede, futbol topunu hayatında görmemiş kız arkadaşlarımı, 2.lig maçlarına bile gitmeye razı ederdim. Karşıyaka-Eskişehir maçına gitmiştik mesela bir arkadaşımla, ne alakaysa artık. Yeminle, tribündeki tek kız bizdik, bizim etrafımızdaki 3 m çapındaki erkek grubu, küfretmeden izlemek zorunda kalmıştı :)

Vallahi ben maçları izlemeyi çok seviyorum, yabancı maçları da izlerim zaman zaman. İlgilenmeyen hemcinslerim biraz önyargılı sanırım bu konuda. Oysaki hep birlikte izlendiğinde daha çok zevk veriyor. Ama şu manzara iyi değil tabi:

- Kız: Korner kenardan atılan şey değil miydi Guizettin?
- Erkek: Yok aşkım, ona taç diyoruz.
- Kız: Aaaa birisi topu eliyle tuttu, faull faullll
- Erkek: Aşkım o kaleci, tutabilir.
- Kız: Ofsayt nasıl oluyordu Guizettin?
- Erkek: Aşkım ben sana bunu tuvalet kağıdıyla uygulamalı göstericem sonra.
- Kız: Bunlar hep böyle bir o yana bir bu yana koşucaklar mı Guizettin?
- Erkek: :S Aşkım amaç bu zaten, topu kaleye sokmak için karşılıklı atak yapacaklar
- Kız: O zaman o adam topu neden boş kaleye atmadı Guizettin?
- Erkek: Onun adı Guiza aşkım, gerisini boşver :)))

Maçlarda güzel yorum yapan yorumcular olduğunda, izlemek daha da zevkli oluyor. Adam anlatınca, mevzuyu daha iyi anlamak mümkün oluyor. Kusura bakmasın ama bazısı da maçı katlediyor. Mesela:

- Spiker: Ömer abi ne diyorsun bu kaçan pozisyona?
- Ömer abi: Eee Erdoğan, kaçmaması lazımdı
- Spiker: İlk yarı biraz durgun geçti Ömer abi, ilk yarıyı yorumlar mısın?
- Ömer abi: Evet, ikinci yarıya bakıcaz Erdoğan.
- Spiker: Gol pozisyonu açısından maç kısır gidiyor Ömer abi?
- Ömer abi: Bu maçta gol olmaz Erdoğan, aaa gol oldu, biliyordum bunu.
- Spiker: Kapalı defansı geçmek için ne yapmak gerek Ömer abi?
- Ömer abi: Eeeee açmak gerekir Erdoğan.
- Spiker: Bu nasıl olacak Ömer abi?
- Ömer abi: Eeee kısa pas yapıp, bloklar arası bağlantı kurması lazım Erdoğan.
- Spiker: Abi hep bunu söylüyorsun, sende başka bir numara yok galiba.
- Ömer abi: Eeeee ben zaten bunu diyeceğini biliyordum Erdoğan, ofansif oyunda bunlar olur hep.
- Spiker: Bir git abi, lütfen
- Ömer abi: Eeee daha kollektif oyun diyecektim ama sen alanı daralttın Erdoğan !
- Spiker: ???? !!!!!! % !!!!! git abi git, kendini çok sevdirmeden git.

Ehhh bugünlük bu kadar sevgili blog. Bu yazıyı, sevgili kardeşim Hasan'a ithaf ediyorum. :)) Güle güle kullansın aman okusun. Hadi kaçtım, pai pai 8 )

11 yorum:

dereotundannefretederim dedi ki...

Simdi oncelikle bu bir intikam yorumu olacak bastan soyliyim:
Sen kucukken yani tirnak gecirdigin zamanlarda yani senol gunes'in kalecilik zamanlarinda kusurlu hareket sayisi 9'du 10 degil..

Ve sen sunu daha iyi hatirlarsin ki: senol gunes'in en guzel senesi hangisiydi? He ? Evet bildin 95-96 sezonu.. Hani su abdullah ercan'in golune once oguz sonra da aykut'la cevap verdigimiz sene..

Avni aker'de intikam sesleriiii:))))

A Vitamini dedi ki...

:)) Haklısın, o zamanlar dokuzdu. İhtiyarlık :))

Ama çok pis yerden vurdun vallahi, o gün üzüntünden baygınlık geçirmiştim. :)) Çocukluk :))

Gördüğün gibi, "zamanla" herşey açıklanabiliyor :)

Guiza'nın takipçisiyiz, hayranız kendisine :))

depresan dedi ki...

çocukken ben de babamla maç seyrederdim. maç başlamadan beni çagırırdı kızımmm hadi maç başlıyor gel diye :)

lisedeyken de sürekli spor gazeteleri alırdık, gerçi ben hiç maça gitmedim böyle bir eksikligimiz var ama fotograf aşkına gidip fotograf çekmeyi planlıyorum:p.
zamanla yumuşayıp kayboldu spor merakım. bazen arada hala bakarım maçlara.
ama fanatik insanlara hastayımdır, taraftar sevgisi nasıl bir aşktır ya :)

A Vitamini dedi ki...

Depresannnn hoşgeldinn :)) Nerelerdesin kaç gündür?

Bu sene planların içerisinde, portakal ağacı görmek ve çiçeklerini koklamak maddesinden sonra, maça gitmek maddesini de eklemelisin. Stadda maç izlemek gibisi yoktur.

depresan dedi ki...

Sevgili Arzu, teşekkürler. Garip bir koşusturmaca içindeyim, hayır bir atraksiyon olsa, yok ama :) dünya işleri..
Geçen yıl maça gitmeyi plana dahil etmiştik kardeşle. kendisi fanatik Galatasaraylı. O pek kaçırmaz maçları ama -şimdilik- bana kısmet olmadı.

Önümüzdeki maçlara bakacagız artık:)

A Vitamini dedi ki...

Hakikaten ya, habire hareket oluyor ama ortada birşey olmuyor. Fizikçiler boşuna demiyor, her hareket iş değildir diye. Zamanımızı böyle böyle tüketiyoruz sanırım.

Stadda ilk maç zor olur, pozisyon tekrarı olmayınca :) Ama zevklidir, insanları izlerim çoğu zaman. Bazen küfürlere playback yaptığım da olmuştur. Bu mübarek gecede itiraf edip af diliyorum :)

Adsız dedi ki...

Efenim öncelikle blog ve haliyle bu konu ne kadar da güzel böyle :) Hani yabancı ellerde hemşerinizi görürsünüz de bi' sevindirik olursunuz ya bordo ile maviyi blog icinde bir konuya iliştirilmiş şekilde görünce öyle sevindim :)

Ayrıca sizin gibi tribün tozu yutmuş bayanlar da git gide azalmakta. Lütfen siz yine de bırakmayın metrekareye 5 tane teknik direktörün düştüğü coğrafyanın takımının peşini :)

Saygılarla.

A Vitamini dedi ki...

Hoşgeldiniz İzlandik, takımın peşini asla bırakmam, kanımıza işlemiş bir kere :) Yazmayı unutmuşum ama buraya yazayım; ortaokula giderken, kendi ellerimle bordo-mavi 8 numara forma örmüşlüğüm bile vardır :) O zamanlar öyle forma filan satılmazdı, ahhh imkansızlıklar :))

Adsız dedi ki...

Hoşbuldum :)

Forma değil de süveterlerini bilirim elle örülenlerin. 2 yaşında giymiş olduğum bile hala durur. Çok güzell çok :)

sevda dedi ki...

Ahh ahh ne çok isterdim Hami'li dönemlerde bir kez olsun tribünden onu setretmeyi. Ama hiç kısmet olmadı. Yanarımda ona yanarım :( Bi dolma kalemim vardı benim için çok değerli, hiç yanımdan ayırmazdım olurda bi gün Hami'yle karşılaşırsam biyerlerde, O'ndan imza istemek için :))
Ne güzel bi çocukmuşum ben yaaa :) İmzayı alamadım ama kalemi hala saklarım, sanki bana Hami'den hatıra kalmış gibi...

A Vitamini dedi ki...

Çok aşık bir çocukmuşsun Sevdakuşu :))